Vampires Suck
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Sadece Vampirler Değil ,Bu sitede Her Şeyi Bulabilirsiniz.
 
AnasayfaVampires SuckLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Blood Promise(özet-spoiler)

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Mr.Nightmare
Admin
Admin
Mr.Nightmare


Erkek Oğlak Mesaj Sayısı : 486
Rep points : 2
Kayıt tarihi : 28/07/10
Yaş : 2023
Nerden : Çıkmaz Sokak

Karakterler
Tip/Görünüş:
Blood Promise(özet-spoiler) Left_bar_bleue250/250Blood Promise(özet-spoiler) Empty_bar_bleue  (250/250)

Blood Promise(özet-spoiler) Empty
MesajKonu: Blood Promise(özet-spoiler)   Blood Promise(özet-spoiler) I_icon_minitimeC.tesi Ağus. 07, 2010 10:04 pm

Rose, ilk bölümde sydney diye bir kızla karşılaşıyordu. İkinci bölümde onunla birlikte savaştılar ve ilerleyen bölümlerde Sydney'in Dimitrinin kasabasını bildiği ortaya çıktı. Rose'u oraya götürdü ve Rose'un orda karşılaştığı ilk insan Olena Belikova (Belikov) oldu. Hatta Rose kulaklarına inanamadı. İlerki bir bölümde kayınvalidem olabilecek insan artık sadece üvey annem gibi çünkü dimitri ve ben asla bir arada olamayacağız gibi bir şeyler söyledi.

Rose orada uzun bir zaman dimitrinin ailesiyle yaşadı, onlarla tanıştı. Dimitri'nin kız kardeşlerinden viktoria'yla çok yakın arkadaş oldular ve aile rose'u çok sevdi. Rose'a aile içinden bir tek dimitrinin ninesi kötü davrandı. Onu korkuttu, rose da ona içinden cadı dedi.
Rose da oraya geliş amacını anlatmadı ama aile onun ve dimitrinin arasında geçenleri anladı ve dimitrinin strigoi olduğunu rose'dan öğrendi. ve aile de Dimitri'nin neden seni sevdiğini görebiliyoruz dedi. Rose, dimitrinin odasında uyudu fln, fln. Sonra aile Dimitri'nin cenazesini yaptı. Rose çok şaşırdı ve acı da çekti. Aileye göre bir insan ya canlı yada ölüymüş. Ortası yokmuş, bu yüzden dimitriyi öldü sayıyorlar.

Rose, dimitrinin kasabası Baia'ya geldiğinde Abe Mazur diye biriyle tanışıyor. Adam bunu sürekli takip ediyor, hatta yaralandığında o iyileştirdi. Abe'nin konusuna sonra geleceğim. Bu sıralarda, rose sürekli sydney ile. Sydney, lisa gibi olmasa da ondan doğan boşluğu çok güzel doldurdu. Kızda hafif alaylı bir espiri anlayışı var. Keşke Lisa yerine Sydney olsaydı Rose'un en yakın arkadaşı.. Ama sydney dhampirler dahil kimseye güvenmiyor ve onlara(rose dahil) karanlığın yaratıkları diyor.

Rose, kontrol için lisa'nın beynine girdiğinde korkunç şeyler gördü bu arada. Lissa onun yokluğunda kendini kaybetmiş, sürekli içen Avery diye elementi hava olan bir kızla karşılaşmıştı. Lissa da onunla içmye başladı ve sarhoşken etrafa karşı korkunç davrandı. Christian'ı sarhoşken bilmemkaç kere aldattı. Aaron ile öpüştü fln ve bunların hepsini ondan sakladı. Avery, bunları lisa ile yapsa bile lisa'nın bunları christian'a anlatmasını istedi ama lissa yalan söyledi. Adrian lissa hakkında gerçekten çok endişelenmeye başladı. Bu arada bizim kraliçe tatiana etrafa adrian ve lissanın evleneceğini yayıp durdu. herkes öyle sanıyor.

Dimitri'nin ninesi bir gün rose'u yatağını tekmeleyerek kaldırdı, kıza bir sürü hakaret ederek onu Oksana diye bir kadınla tanıştırmaya götürdü. Oksana bir moroi ve elementi ruh. Oksana ile birlikte rose, 4 adet ruh element kullanıcısı ile tanışmış oluyor. Oksananın bu arada kendi gölgelerin-öptüğü bir gardiyanı var ve onunla evli. Zihin okuyabiliyor ve lisanın yaptıklarını yapabiliyor ama rüyalara giremiyor. Sanırım herkeste ruh elementinin özel bir kısmı var ve oksanada bu akıl okumak, adrianda rüyalara girmek. Lissa'nınki çook özel bir şey olmalı ve bence biz bunu 5.kitapta göreceğiz. (Spirit Bound)

Neyse, rose, oksana ve markla tanıştığı bölümün sonunda; mark ona dönüp neden bağlandığın arkadaşının senin etrafındaki karanlığı iyileştirmesine izin vermiyorsun diyor. Rose böyle bir şeyin olabileceğini bilmediğinden şaşırıyor. Mark ona anlatıyor ve rose da bu lisaya zarar verirse yapmam diyor. Oksana Rose'un etrafındaki garip karanlık aura için ona bir iyileştirme tılsımı yapıyor, yüzük şeklinde. Tamamen kaybetmiyor aurayı, ama rose'u kötü şeylerden uzak tutacak.

Rose geri döndüğünde Sydney'in gittiğini öğreniyor ve çook kırılıyor ama sydney ona bir not bırakıyor. Notta acil bir şey olduğunu asla bu şekilde gitmek istemeyeceğini söylüyor ve abe mazur'a dikkat et, bazı legal ve illegal işlerde bulunur ve sadece özel durumlarda insanlarla görüşür. Sen bunlardan birisin, seni kullanmasına izin verme. Bir dhampir için endişeleneceğimi hiç düşünmezdim ama dikkatli ol. Tehlike sürekli etrafında geziyor. Bir şey olursa beni ara. Büyük şehirlerde strigoileri avlarken sakın ihmal edilmiş beden bırakma. Sevgilerimle diyor ve bir not düşüyor, "sırf senden hoşlanmam, senin karanlığın şeytani bir yaratığı olmadığın anlamına gelmiyor. Öylesin." En üstte de numarası var.

Bir gün adrian rose'un rüyasına giriyor ve onunla konuşmaya çalışıyor ama nerde olduğunu öğrenemiyor. Rose ile konuşurken adrian'ın artık avery'den hoşlandığı anlaşılıyor. Rose çok sinirleniyor, kıskanıyor ve üzülüyor da. Adrian rose'a hakaret ediyor, p*ç diyor rose da kabulleniyor ve üzülüyor. Çünkü Avery şu an Lissa'nın da en yakın arkadaşı ve Rose ikisini birden onun elinden alan kıza gıcık oluyor. Bu yüzden Adrian'la kavga ediyor. Adrian da bir daha geri gelmeyeceğim, bu sefer gerçekten bitti Rose diyor. Rose da umarm bunu cidden kastetmişsindir diyor ve uyanıyor. Ağlayacak gibi hissediyor ve gerçekten ilk defa adrian'ı kaybettiğini düşünüyor.

Bu arada önceki kitaplarda olan olayların tüm ayrıntıları bu kitapta Rose'un aklına geliyor. Yani mesela Dimitri ile olan tüm anlar önceki kitaplarda ayrıntılarıyla verilmemişti. Bu kitapta Rose hepsini ayrıntılarıyla anlatıyor.

Neyse, sonra kendi adlarına çalışan dampirler geliyor ve rose'a bize katıl yarın büyük bir strigoi grubunu avlamak için ayrılacağız diyor ve ilk defa rose'un molnja işaretlerine bakıyor (rose'unkiler 20'yi buldu bu arada ve 4.kitapta öldürdükleri dahil bile değil) Rose'un işaretlerini gören grup bizimle gel diye yalvarıyor ama rose reddediyor. Sonra Rolan diye bir adamla tanışıyor. Adam böyle bir strigoi avcısının bu derece güzel olması hakkında hiçbir şey bilmiyordum diyor.

Sonra ayrılmaya karar veriyor ailenin yanından, hatta aile onu kovuyor. o da arkasına bakmadan dimitriyi öldürmek için yeniden yollara düşüyor. Novosibirsk'e, en büyük sibirya şehrine strigoiler olduğuna dair bir duyum aldığı için gidiyor.

Neyse Rose birgün bir strigoi ile karşılaşıyor, önce bir güzel dövüp-etkisiz hale getiriyor sonra da dimitri'yi soruyor. O da tabii ki tanıyorum, onunla gecenin bu saatinde sokaklarda gezen sizin gibi aptal kızları avlıyoruz diyor. Rose inanmıyorum dese de adam onu inandırıyor. Bu yüzden Rose onu dövmeye devam ediyor. Sonunda da "git dimitri'yi bul ve ona Rose Hathaway seni arıyor de" diyip adamı şaka yapar gibi o işkence görmüş haliyle serbest bırakıyor.(adam böyle bir duruma düştüğü için rütbesini düşürecek strigoi takımı)

Bunun bir süre sonrasında da Dimitri ile karşılaşıyor.


Rose, dimitriyi ilk gördüğünde resmen şoka giriyor. Donup kalıyor ve sürekli kendine ben bunu hayal ediyorum, asla gerçek olamaz diyip duruyor. Önce eski dimitri gözünde canlanıyor. onu her yerde tanıyacağını düşünüyor. Derken, strigoi özellikleri rose'n gözüne çarpıyor. Önce dimitri için ölümcül bir beyaz deri ve sonra da gözlerinin etrafındaki kıpkırmızı halkalar dikkatini çekiyor. Gözler dikkatini çektiği an dikkatini kaybediyor ve savunmaya geçemiyor. Savunmaya geçmek yerine onunla birkaç saniye daha istiyor ve sonra dimitri ona "roza.." diyor. Rose da sesindeki soğukluk dışında her şey aynı diye düşünüyor ve dimitri konuşmaya devam ediyor. "İlk dersimizi unutmuşsun: Tereddüt etme" diyor ve rose'un kafasına darbeyi indiriyor.

Rose, sonra otel odası gibi bir yerde uyanıyor. Dimitri, silah olarak kullanılabilecek her şeyi almış ve rose'un kazığı da yerinde değil. Rose bir süre tek başına oturuyor, odayı anlatıyor ayrıntılı bir şekilde. Sandalyeler, kocamanbir plazma televizyon, dvd oynatıcı olduğunu görüyor. Dimitri rose'un her şeyi silah olarak kullanacağını bildiği için bardakları bile plastik koydurmuş Üstelik kapı da aşırı derecede byük, ağır ve numarasal şifrelerle açılan bir mekanizması var.

Rose kapıyı açmak için 5.kez şifre girerken kapı kendiliğinden açılıyor ve içeri dimitri giriyor. Rose, sevgi ve korkuyu aynı anda hissediyor. ona vuruyor ama hiçbir etki yapamıyor. Dimitriye sandalye fırlatmak için hazırlanırken o sandalyeyi alıp hiçbir şeymiş gibi duvara fırlatıyor. Rose'un tüm hamlelerini bildiği için rose bir türlü dimitriyi şaşırtamıyor. Sonunda dimitri sıkılıp, rose'a vaktini harcama, artık dur diyor. Rose sesi duyunca yine eli ayağına dolaşıyor ama sonra hemen kendini topluyor. Sürekli kendine, o dimitri değil, o bir canavar diyor. Umutsuzlukla dvdyi ona fırlatıyor, etrafta bğuşmaya devam ediyorlar. Dimitri rose'a onu incitmeyeceğini söylüyor ve lütfen dur diyor. Ama rose yine kendine önceden söylediklerini tekrar edip savaşmaya çalışıyor. Sonunda dimitri rose'u ikna ediyor ve rose duruyor. Sonra aralarında bir konuşma başlıyor. Dimitri ona neden oraya geldiğini soruyor, o da her zamanki rose olarak dalga geçiyor ama dimitri eski tepkilerini vermek yerine sert davranınca rose da onu öldürmeye geldiğini söylüyor. Dimitri de "ben senden kaçmak için buraya geldim, bu durumda olmamak için. artık seçeneklerimiz sınırlı" diyor. Rose da beni serbest bırakabilirsin diyor. Dimitri de "artık imkansız, seni şimdi gördükten sonra" diip ve rose'u inceliyor. "Hala hatırladığım kadar güzelsin, zaten farklısını beklemiyordum" diyor.Böyle konuşuyorlar, dimitri rose'a ne istersin kitap fln getireyim mi diyor, rose da şoka giriyor Burası lüks bir otel gibi konuşma diyor. Dimitri de zaten öyle, galina kalmana izin verdi diyor. Galina birkaç yıl önce dönüştürülmüş, Dimitri'nin eğitmeni. Yeteneklerle doğmuş, anlayacağınız süper güçlü ve Dimitri gibi bir sürü Strigoi onun hizmetinde çalışıyor. Dimitri bunu anlatmak için bir keresinde imparatorluk kelimesini kullanmıştı.

Neyse, rose dimitrinin ondan bahsediş şeklini duyunca aralarındaki ilişkiyi merak edip, kıskanıyor. Ama düşündüğü gibi çıkmayınca rahatlıyor. Sonra kurnazlık edip nerede olduklarını öğrenmeye çalışıyor ama dimitri anlayıp sana asla böle bir bilgi vermem diyor. Bunun üzerine rose, sinirlenip yeniden onunla tartışmaya başlıyor. Neden onu orada tuttuğunu fln sorup
diyor ki beni buraya kitleyip akıl oyunları oynama bana. ya gitmeme izin ver ya da öldür ama dimitri onu görmezden gelip onun sokakta yenildğini söylüyor. Rose'a bazı strigoiler senden korkuyordu diyor. Rose da sen korkmadın yani diyor. O da hayır, merak ettim. beni öldürebilecek tek kişi varsa o da sendin ama tereddüt ettin ve kaybettin diyor. Rose da bir dahaki sefere etmem diyor ama dimitri çünkü olmayacak diyip Rose'a çook yaklaşıyor. Rose'un kalbi duracak gibi oluyor ama laf sokuşturmaya devam ediyor. Sen yaşayan ölüsün, doğal değilsin diyor ama dimitri onunla tartışıyor. sonunda Rose yine ya serbest bırak yada öldür diyor ve der demez dimitri onu test etmek için elini kaldırıp eski günlerdeki gibi rose'un yüzüne dokunuyor. Seni öldürmek o kadar kolay değil, üçüncü seçeneğimiz var. Seni de dönüştürmek diyor. Rose donuyor, nefes bile alamıyor. Tek söyleyebildği şey hayır oluyor. Ama dimitri onun tepkisine aldırmadan, strigoi olmanın mükemmel bir şey olduğunu, öncekinden binlerce kat daha canlı hissettiğini söylüyor ve rose ona sen ölüsün diyor. Dimitri de soruyor "öyle miyim?" ve rose'un elini kendi kalbinin üstüne koyuyor ve diyorki bak hala atıyor ve nefes alıyorum. Ama rose yine sözlerini tekrarlıyor. Bu sefer dimitri, bu tanrı olmak gibi bir şey. hız. güç ve ölümsüzlük diye sıralıyor. Bu şekilde konuşup duruyorlar ve dimitri sürekli sonsuza dek birlikte olmaktan bahsedip duruyor. bunlar böyle tartışırken içeri bir insan bir de strigoi giriyor. Rose'un gördüğü strigoi karşısında kalbi duruyor çünkü kapıda duran adam dimitri'yi dönüştüren sarı saçlı strigoi.(adı nathan) Nathan, rose'u hatırlayıp dimitri ile tartışıyor. onları lisaya götürebileceğini fln söylüyor ama sonra kızla birlikte dışarı çıkıyorlar. Kız, rose'a yemek getirmiş. Ama rose yemiyor, diyorki sen öldürmezsen ben kndimi öldürürm. Ama o da bu olmadan önce seni dönüştürürm diyor ve rose da uzun süre bekleyeceksin diyor. Bunun üzerine dimitri "göreceğiz" diyip, rose cevap bile veremeden onu tutup öpüyor. Rose, kendini kaptırıyor ama içinde bir yerlerde bir ses ona sürekli yaptığının iğrenç ve korkunç olduğunu söylüyor. Sonra az önce yemek getiren kadın arkada yeniden görününce rose'a onu tanıştırıyor. Kadının ismi inna ve bir strigoi'ye aşık(nathan) bu yüzden rose'a göz kulak olacak. Sonra dimitri gidiyor


Ondan sonraki günlerin nasıl geçtiğini rose anlayamıyor. Rose çok büyük bir ikilemde Dimitri mi yoksa dimitri olmadan mı diye. İnat ettiği her şeyi unutup, kıyafetleri giymeye, odada bulunan televizyonu izlemeye başlıyor. Inna geliyor ama dimitri dışında kimse rse’n umrunda değil. Her seferinde kaçmaya çalışması gerektiği aklına geliyor ama rose sürekli vaz geçiyor.
Dimitri geldiğinde sürekli vakitlerini yatakta geçiriyorlar. Bir süre sonra, rose strigoilerin iyilik meleğiolduğuna fln kanaat getiriyor. Rose bir süre sonra, dimitrinin kendisini ısırmasına izin veriyor. Endorfin onu rahatlatıyor diye. Sonra o hafta, dimitri rose’a mücevherler getirmeye başlıyor. Birgün rose’a bir kolye getiriyor ve aralarında bu konu hakkında bir konuşma geçiyor.
Rose,dimitriye “sen abe gibisin.” Diyor, o da kim diye sorunca “tanıştığım bir adam abe mazur. Beni takip ediyordu” diyor. Dimitri sinirleniyor ve rose da korkuyor. Sonra rose’a yine strigoi olsa yapabileceklerinden bahsediyor. Rose da dalga geçince, dimitri sinirlenip sonsuza dek bu şekilde kalamazsın dyor. Rose da dikkatli olmak adına onun dikkatini başka tarafa çekmek için konuyu kapatıp dışarı çıkıyorlar.
Dışarıdayken, nathan onları görüyor ve sinirleniyor. Kavga ediyorlar ve nathan yeniliyor. Bu yüzden de galina’ya şikayete gidiyor. Gitmeden önce de rose için o senin için öğle yemeği diye bağırıyor. Bu şekilde rose nathan’dan mı yoksa dimitri’den mi daha çok korkması gerektiğine karar veremiyor. Tam oradan giderken de rose’un dimitriye işkence edip yolladığı vampir geliyor ve rose’u biraz korkutuyor.
Sonra yıldızların altında uzanıp konuşmaya başlıyorlar ve dimitri sende birlikte olmak istiyorum,böyle sonsuza dek beklemekten sıkıldım diyor. Rose da yavaş yavaş bir şeyleri anlıyor (önceki özette de rose’a seni istiyorum demesine dikkat demiştim. Yine önemli bir nokta) Diyorki neden beni istiyorsun, dimitri de neden istemeyeyim ki diyor.
sonra rose etrafında bir strigoi olduğunu anlıyor ve ayağa kalkınca müthiş korkunç derecede güzel bir kadın görüyor. Sonra dimitri kadının galina olduğunu söylüyor rose’a. Hatta şu cümleyi kullanıyor: “senin kalmana izin verecek kadar kibar biri o.”
O da sadece teşekkür ediyor ve galina dimitriye rusça bir şeyler söylüyor. yürümeye devam ediyorlar ve dimitriye ne dedi diyor. O da seni öldürmemi yada değiştirmemi söylüyor. Daha fazla burda kalamazsın diyor. Rose da ne yapacaksın diyor, o da senin seçmeni birz daha bekleyebilirim ama sonrasında senin için seçimi ben yapacağım diyor. Rose da değişirsem galina için mi çalışacağım diyor, o da bir süre diye geçiştirince rose “ne kadar” diyor, dimitride biz onu öldürüp, her şeyini kendimiz için alana dek diyor.
Sonra odaya döndüklerinde dimitri yine bu değişme konusnu açıyor, rose da pek istekli davranmayınca sinirlenip rose’u ısırıyor, sonra da seni istiyorum diyip gidiyor. Rose da ama neden diye kendi kendine sorup uykuya dalıyor.
Adrian onunla konuşmaya rüyasına girince rose da adrian da seviniyorlar, sonra adrian rose’un üstündeki sarı mini elbiseyi görünce bu, benim sna giydirmek isteyeceğim birşeye benziyor, bununla mı uyuyorsun diyor. O da evet diyor. Sonra konuşuyorlar ve adrian rose’a geri gelmelisin dior. Rose da romantik bir ilişki istmediğinden bahsedecekken benim için değil,lissa için diyor. Konuşurlarken adrian rose’un boynundaki kanlı diş izlerini görüyor ve soruyor dehşet içinde. Rose ise daha çok dehşete düşüyor.Adrian’a defalarca beni geri gönder diye bağırıyor ve sonunda uyanıyor. Sonra nathan, rose’un odasına geliyor.ona saldırmak için. Rose’dan lissanın nerede olduğunu öğrenmeye çalışıyordu yani lise bitiyor. Hangi üniversitye gideceğini. Rose bilmediğine inandırmaya çalışıyor nathan’ı ama o inanmıyor. Bu yüzden nathan ona ne yapacağını anlatıyor. Seni strigoi’ye dönüştürüp dragomiri öldürdükten sonra, seni öldüreceğim, bu belikov’u mahvedecek ve galina onu mevkisinden atacak diyor. Sonra onu dönüştürmeden önce rose’un suratına fln dokunuyor ve çok güzelsin, seni niye istediğini anlıyorum, merak etme ikimiz de eğleneceğiz gibi şeyler söylüyor. Rose da vampir endorfini bağımlısı olduğu için nathan’ın tecavüzüne mücadele etmiyor, gözlerimi kapatıp o dimitriymiş gibi davranabileceğini düşünüyor. Bu sırada inna geliyor ve nathan’ı o şekilde görüyor. Yanlarında durmaya devam ederken, rose yaptığının yanlış olduğunu anlıyor ve nathan’la mücadele etmeye çalışıyor. Sonra inna’yı yanına çekerek onu bırakmazsa, innayı ldüreceğini söylüyor. Ama nathan şaşırıyor, sanki ölümü umrunda olacak gibi. Ondan tonlarcası var diyor. Ve aniden Inna onun karnına dirseğini geçirip, ondan kurtuluyor. Tam bu sırada dimitri geliyor ve rose’un yüzünü görüyor. Tıpkı dışarıda yaptığı gibi nathan’a yöneliyor ama nathan galina eğer bana dokunursan seni atacağını söyledi diye dimitriyi tehdit ediyor. Rose, inna’yı kontrol ediyor ama kız nefretle ayağa kalkıp nathan’a sarılıyor. Birlikte gidiyorlar. Rose ağlamaya başlıyor.
Dimitri onu teselli edeceğine ona bağırmaya başlıyor bu senin suçun diye, rose da anlayamıyor. O bana saldırdı diyor. Dimitri de eğer dönüşseydin böyle güçsüz olmazdın diyor. Sonra biraz sakinleşince galinadan konuşmaya başlıyorlar ve rose neden onu öldürmek istediğini, eğitmenini nasıl öldürebileceğini soruyor. Dimitri soğukkanlılıkla av ve avcı, onun gücünü almalıyız diyor ve rose yeniden neden beni dönüştürmek istiyorsun diyor. dimitri de sen çok güçlü ve bağımsız bir müttefiksin; bu seni değerli yapıyor diyor. Rose da bir müttefik ha diye soruyor. İçinden de sevdiği kadın değil, bir müttefik diye tekrar ediyor. Sonra yine vakit(!) geçirmeye başlıyorlar ve dimitri dişlerini çıkardığında rose hayır diyor,dimitri şaşırıyor ve kızıyor. Rose da bugün düşünmeliyim, güçlü olmalıyım ve karar vermeliyim diye sıralıyor. Dimitri de ona inanıp ısırmıyor ama galinanın onlara sadece 2 gün daha süre tanıdığını söyleyip gidiyor. Tam bunları düşünüp, karmaşa içindeyken rose birden lissanın beynine kayıveriyor. Lissa’nın avery ile konuştuğunu görüyor. Lissa önceki partide içip saçma birşeyler yapmış(aaron’u öpmek gibi) ve avery onu teselli ediyor.(avery ve adrian çıkmaya başladılar,bunu söyledim mi hatırlayamadım ama el ele fln geliyorlar.) Lissa Jill’e bakıyor, jill dün onun yaptığı şeyi görmüş ve açıkçası lissadan iğreniyor. (jill, christian’a ateş elementini geliştirmesinde yardım eden su elementi kullanıcısı bir moroi.) Avery, lissa’yı o konuda da rahatlatmaya çalışıyor ama başaramayınca lissa jill’le konuşmaya gidiyor. Jill’e sarhoş olduğunu, christian’ı incitmek istemeyeceğini, onunla ciddi düşündüğünü söylüyor ve jill de sorun değil, adrian işlerin ileri gitmesine engel oldu diyerek hayran hayran ona bakıyor. Lissa da fark ediyor ama adrian ikisine değil Avery’ye bakıp duruyor. Bu yüzden lissa, onun jill ile asla çıkmayacağını biliyor. Sonra konu christian’a anlatmamaya gelince jill daha çok şaşırıp ona bunu anlatmayacak mısın diye soruyor, lissa da anlatmayacağım diyince bu yalan söylemek diyor. Lissa inkar ediyor, hayır değil diyerek ve sonra jill’i iyice tersleyip ürküterek kalkıp gidiyor. Okula döner dönmez, jill gidip christian’a anlatıyor ama lissa hiçbir şey olmamış gibi davranınca christian ona kızıyor haliyle kavga ediyorlar ve lissa hiçbir şey değil, avery bile böyle söylüyor deyince christian daha da kızıyor ve lissa’ya “avery rose değil” diye bağırıyor. Sonra da bir süre düşünmeliyim diyerek lissa’yı bırakıp gidiyor. Lissa da yardım istemek için avery’ye gidiyor.

Lissa avery’ye gidiyor, avery(hava elementi kullanıcısı onu da belirteyim) onu rahatlatıyor. Lissa da, Jill gidip onu christian’a söyledi acaba aralarında bir şey mi var tarzı sorular soruyor, avery dalga fln geçiyor ve lissa üzüntüsünü biraz atlatıyor ve sonra Lissa’ya bir kadeh şarap veriyor. (!!) Neyse, sonra Rose endişelenmeye başlıyor Lissa cidden böyle biri mi oldu, acaba deliriyor mu fln diye ve tam o sırada bir şey Rose’u Lissa’nın beyninden dışarısına atıyor. Rose geri gidemiyor, endişeleniyor ve sanki camdan bir duvar onu itmiş gibi hissediyor. Yani fiziksel olarak, gerçek bir dışarı atılma gibi. Lissa’nın bunu yapmadığını biliyor, hissedebiliyor ve neyin yaptığını anlamaya çalışıyor. Ve rose, lissa’nın kafasından atılırken bir şey daha hissediyor, biri onun beyniyle oynuyor gibi, sadece sıcak ve yumuşak bir şey ve Lissa’nın kafasından çıkana dek sürüyor. Bunu daha önce de hissettiğini biliyor ama adlandıramıyor. Sonra dimitri’nin sözlerini hatırlıyor, onu müttefik olarak istediğini söylemişti, rose da içinden sevdiği için değil ha fln demişti. Neyse, kaçma planı yapmaya çalışıyor yani ciddi ciddi kaçmaya karar veriyor ama vampir endorfini bağımlısı olduğu için resmen perişan oluyor. Kendinden dimitri’nin kendisini ısırmasına izin verdiği için nefret ediyor, hatta şu ana kadar dünya üzerinde en çok strigoi öldüren kişi olarak herkesin saldırısına açık, güçsüz ve aptal olduğunu düşünüyor. Sonra kendini meşgul tutmaya çalışıp, endorfine olan bağlılığı gidermeye, gücünü kazanmaya çalışıyor ve birazcık işe yarıyor. Uyuyakalıyor sonra. Yatakta yanına birinin geldiğini hissederek gözlerini açıyor ve Dimitri’nin kırmızı gözlerini görüyor. İlk defa aşkla değil korkuyla bakıyor ona ama yine de ona gülümseyip onu özlediğini söylüyor. Dimitri onun avcunun içini öpüyor ve işleri olduğunu söylüyor. Rose da onun dudaklarının yanındaki kanı görünce işaret edip fark ettim diyor, Dimitri de bunun doğanın düzeni olduğunu söyleyip rose’a nasıl hissettiğini soruyor Rose da iyi ama diyince Dimitri endişeleniyor, Rose da bunu görüyor. Merakın yanında azıcık da endişe olması onu sevindiriyor ve sonra Lissa’nın beyninden atıldığını söylüyor. Dimitri de belki yeni bir ruh elementi özelliğidir diye geçiştirip yine rose’a seni dönüştürsem daha iyi hissedersin fln diye abuk sabuk konuşmaya başlıyor. (Dimitri sevgim bu kitapta köreldi.) Rose da neden özellikle “kraliyetten” moroi’leri avlamaya çalışıyorsunuz diyor, Dimitri de “en iyi korumayı onlar alıyor ama onları bile avlarsak herkesi avlayabileceğimizi gösteririz ve insanlar korkar. Korku onlara aptalca şeyler yaptırır ve daha kolay bir av haline gelirler.” Diyince rose da bu korkunç diye tepki veriyor. Dimitri yine av ve avcıdan bahsetmeye başlayınca rose sözünü kesiyor, ezberledi artık hemen onun cümlesini tamamlıyor. Sonra hemen, önceki gibi davranmadığını fark ederek, Dimitri bir tuhaflık olduğunu anlamasın diye hemen uslu kız durumuna geri dönüp “peki başka niçin?” diyor. Dimitri de prestij ve zafer için diyor. Sonra Dimitri Rose’un mücevherlerine bakıp, annesinin verdiği (frostbite) nazarı görüyor. Rose’a onu hala saklıyorsun diyince rose da evet, senin verdiklerin kadar güzel olmasa da diyor. Sonra Dimitri Mark’ın Rose’a hazırladığı yüzüğü görüyor. (mark da shadow-kissed’ti, rose’daki kötü aurayı alması için karısı Oksana(ruh elementi) ile birlikte yapmışlardı yüzüğü. Dimitri’nin ninesi götürmüştü Rose’u tanışması için.) Dimitri bu ne diye sorunca rose da onu senin doğduğun yerde, Baia’da aldım diyor ve Dimitri ona bakıyor. Orda mıydın diye soruyor ve rose da anlatmaya başlıyor. Ailesinden bol bol anlatıyor Dimitri’ye. Dimitri bu sırada yüzükle oynamaya devam ediyor ve gülümsediğinde sivri dişleri görünmesine rağmen eski Dimitri’ymiş gibi gülümsüyor. Sonra annesiyle ninesini soruyor, rose konuşmanın gittikçe garipleştiğini farkına varıyor. Dimitri’ye ninen beni korkuttu diyor, Dimitri de gülüp evet genellikle öyle yapar diyor. Rose ona biraz daha bahsediyor ve dimitriye kitaplarını da gördüm ama hiçbirini okuyamadım diyor. Sonra gülüşerek dimitriyle birlikte eskiden rose’un dimitrinin kitapları ve müzik zevkiyle nasıl dalga geçtiğini hatırlıyorlar, rose’un dimitriye yoldaş demesinden bahsediyorlar ve sonra Rose, Dimitri’ye ailen onlarla kalmamı istedi diyor ve Dimitri onu şaşırtarak kalmalıydın diyor, orada mutlu olabilirdin diyip Rose’u öpüyor ama diğerleri gibi aç, sert değil bu seferki o kadar sakin ve tatlı ki Rose’u resmen şoka sokuyor ama daha alışamadan Dimitri yine eski Dimitri oluveriyor. Rose, uzun süredir endorfin almadığı için vücudu resmen isyan etse de, uzun zamandır ilk defa bu kadar doğru düşündüğünü fark ediyor ve Dimitri onu ısıramasın diye strigoi olmakla alakalı sorular sormaya başlıyor. Böyle resmen saatler geçiyor ve sonunda Dimitri Rose’a “sana mükemmel olduğunu söylemiştim” diyor ve Rose da içinden kabul ediyor, çoğu korkunç olsa da bazıları gerçekten mükemmel diye. Sonra ısırılmaktan kaçmak için uyuyor taklidi yapıyor ve Dimitri de gerçekten inanıp odadan çıkıyor. Sonra Rose, dimitrinin bugün neredeyse normal gibi davrandığını düşünüp yüzüğü elinde tuttuğu anı hatırlayınca yüzüğün hala iyileştirme yeteneği olabileceğini anlıyor ve onu takıyor. Ve sonra kendi kendine, ne kadar ayrılmak istesem de lissa hala benim en yakın arkadaşım diyor ve yeniden onu neyin kafasından attığına dair sorgulamalar yapmaya başlıyor. Ve son bir kez Lissa’nın beynine giriyor. Lissa’yı yeni gardiyanıyla görüyor, gardiyan ona senin hakkında endişelendik, okuldan uzaklaştırılabilirdin diyince Rose şaşırıyor, Lissa mı uzaklaştırılacak diye.. Sonra lissa’nın aklındakileri okuyor, Lissa alkolle bütün kötü şeylerin yapıldığı bir parti vermek için okulun kütüphanesine zorla girmiş. Lissa biraz da Christian’a inat yapıyor bunu, ondan ayrı kalmak onu öldürüyor. Tıpkı Rose’un terk edişi gibi. Sonra, konuşmaya başlıyor ve neden büyütüyorsunuz diyor. Gardiyanda sadece onunla yetinmedin, sarhoşken zorla havuza da girmeye çalıştın diyor. Gardiyan onu affediyor ve Lissa geri dönerken Christian’ı görüyor. Christian ona çok sert davranıyor ve Lissa seni göremedim diyince Christian dün duyduğuma göre çok sıkılmamışsın diyor. Lissa da o bir şey değildi diyince Christian’ın tepesi atıyor, senin için son zamanlarda her şey önemsiz, erkeklerle oynaşmak, partiler verip durmak, yalan söylemek diye bağırıyor. Lissa da benle ayrılıyor musun diyince christian evet diyor ve lissa ona yalvarmaya başlıyor, değişebilirim diye ama christian kabul etmiyor ve dönüp gidiyor. Tam o sırada Avery geliyor ve Adrian’la el ele tutuşuyorlar, Lissa’ya en iyisinin işleri oluruna bırakmak olduğunu söylüyorlar. Lissa o kadar üzgün görünüyor ki Rose’un içi paramparça oluyor ve tam o sırada Lissa Avery’ye yüzünü dönüyor. Avery de Rose’a bakmaya başlıyor, dikkat edin Lissa’ya değil, Rose’a. Lissa’nın kafasının içindeyken Rose’la konuşuyor, ah tanrım, yine mi sen diyor ve Rose’u yine dışarı atıyor. Rose şok içerisine düşünüyor, Lissa değil Avery Rose’un onun kafasından atıyordu ve Avery başından beri herkesi elementi konusunda kandırıyordu, hava değil ruh elementi kullanıcısıydı diyip her şeyi çözüyor.

Rose, avery’nin ruh elementi kullanıcı olduğunu anladığında çok şaşırıyor, çünkü avery hava elementi kullanıcısı rolünde çok iyi. Avery’nin kendine güvenli konuşmalarını, çekici kişiliğini hatırlayıp kaçında element etkisi olduğunu sorguluyor Rose. Sonra kendi kendine düşünüyor, belki Adrian’ı da o şekilde kendine bağlamıştır diye ve bu ihtimale seviniyor.
Lissa’dan ne istediğini anlamaya çalışıyor ve birden Lissa’nın tutarsız davranışlarının sebebi hemen ortaya çıkıyor ve Rose dehşete düşüyor. Hemen müdahale etmek için yollar aramaya başlıyor. Tam o sırada da, dimitri’nin onu ne kadar güçsüz ve işe yaramaz bir hale getirdiğini anlıyor; tabii hiçbir şey yapamayacağını da. Sinirlenip odadaki sandalyeyi duvara vuruyor ve sandalyedeki çatlağı görüyor. İlk gün sandalyeyi dimitri duvara fırlatmıştı, o da bunu hatırlıyor ve sandalyedeki çatlağı büyütmeye çalışıyor. (ayaklarından birini kazık gibi kullanmak için) O kadar güçsüz düşmüş ki yaklaşık bininci denemesinde biraz büyüyor çatlak, sonunda koparıyor ve keskin bir kazık elde etmiş oluyor. Very Happy
Elinde silahıyla kalakalıyor dimitriyi nasıl öldüreceğini düşündüğü için. Sonra kapıdan ses geliyor ve kapının açılacağını anlayan rose, kazığı saklıyor. Panikliyor şimdi öldüremem diye ama gelen inna çıkıyor. Rose da tereddüt etmeyip üstüne atlıyor, kızı kodu söyletene kadar tartaklıyor ve sonunda Inna kodu söylüyor. (Inna burda, Rose’un diğer kapıyı bilmediğini sanıyor) Rose ikinci kapının anahtarını isteyince korkuyor ama rose yine söyletiyor. Sonra kızı bayıltıp ilk kapının kodunu giriyor, kapı açılıyor ama hemen ardından ikinci kapının açıldığını duyuyor. Hemen Inna’yı saklıyor ve dimitriyi karşılamaya gidiyor. Dimitri ona selam bile vermeden ona kararını soruyor, rose da iyice anlıyor eski dimitri’nin gittiğini ve üzülüyor çünkü gerçekleri görmesi dimitri’yi öldürmesi demek.
Dimitri fark ediyor birşeylerin ters gittiğini, rose da hemen daha normal davranmaya başlıyor. (daha önce söylediğim gibi dimitri ona sürekli seni istiyorum fln demişti.) Dimitri’ye diyor ki “neden beni dönüştürmek istediğini bana bir kere daha söyle.” O da yine “çünkü seni istiyorum” diyor. Sonunda rose, ona neyin bu kadar yanlış geldiğini anlıyor. Dimitri’nin onu takıntılıların, antika toplayanların istediği gibi istediğini anlıyor ve kalbi kırılıyor. Şu cümleyi kuruyor: Sevdiği bir kadın olduğum için değil.. Bunda hiç aşk yok.
Sonunda Dimitri’ye gülümsüyor ve onu öpüyor, gözyaşları arasında onu asla unutmayacağım ama verdiği dersleri de unutmayacağım diyor ve hiç tereddüt etmeden sakladığı kazığı çıkarıp dimitriye saplıyor. Aynı anda kendi kalbi de parçalanmış gibi hissediyor. Dimitrinin gözleri şaşkınlıkla açılıyor, sonra kapanıyor ve nefes alışı da kesiliyor. Rose ceplerini arayıp anahtarları buluyor, son kez ona bakıp gözyaşlarıyla odadan çıkıyor. İki tane kapı açıyor ama üçüncüde takılıp kalıyor, son anda hatırlıyor ve kapıyı açtığında kapıyı bir strigoinin koruduğunu görüyor ve o öylesine bir strigoi değil, rose’un perişan edip dimitriyi avlayacağını söylemesi için gönderdiği strigoi. Savaşmaya başlıyor ve zaten genç olduğu için savaşamadığı anlaşılıyor. Biraz daha boğuşmadan sonra Rose onu kapının öbür tarafına itip kendisi çıkışa geçtiğinde kapıyı kapatıyor. Marlen, kodu bilmediği için o da içerde kalıyor. Sonra koşmaya başlıyor ve bir insana çarpıyor, hemen onu da tartaklayıp kazık? Nerde? Fln gibi kıt Rusçasıyla sorular sormaya başlıyor ama adam ona ingilizce “neden öyle konuşuyorsun?” diyince hemen devam ediyor, silahları sakladıkları yerleri görmek istiyor ama adam şüpheleniyor. Yine de Rose ikinci kez söyleyince onu götürüyor. Rose, orda kendine gümüş kazık buluyor ve adama onu pencereli bir odaya götürmesini söylüyor. Adam kabul ediyor ve onu bir odaya götürüyor. Odaya girdiği an Rose, alarma geçiyor. Galina orda çünkü, hemen savaşmaya başlıyor. Ama galina en güçlüleri, o yüzden Rose’u çok kötü benzetiyor. Sonra Rose’un gözü kapıya takılıyor ve Dimitri’yi ayakta görüyor. (tahta kazıkların öldürme gücü pek yok ama rose yine şaşırıyor) Dimitri sinirle onlara doğru yöneliyor ve Galina’yla savaşmaya başlıyor. Rose da beni mi savunuyor diye dehşete düşüyor. Hemen pencere arıyor ama hiç yok. Sonra Galina’nın oturduğu yere gidince pencerelerin olduğunu ama cam yerine daha dayanıklı bir malzemeden yapıldığını görüyor, yerden sandalye alıp kendi geçebilecek büyüklükte bir delik açıyor pencerede. Tam çıkacakken Dimitri ona bağırıyor. Rose geri döndüğünde Dimitri’nin savaşı kaybetmek üzere olduğunu görüyor. Dimitri, onun geri dönüp Galina’yı kazıklamasını istiyor ama Rose kaçmaya hazırlanıyor. Derken dimitri, galina’nın gövdesini rose’a doğru döndürüp ona itiyor ve Rose kadına gümüş kazığı saplıyor. Galina ölüyor. Sonra içeri Nathan, Marlen ve bir strigoi daha giriyor ve hepsi dimitri’ye saldırmaya hazırlanıyor. Rose, onu bırakırsa öleceğini biliyor ama yine dimitrinin dersleri aklına geliyor. “Tereddüt etme” diye hatırlıyor vedüşünüyor “ İlk dersimiz bu değildi, ilk dersimiz koşmaktı.” Diyor ve pencereden atlayıp kaçıyor.


Rose camdan atladığında, canı öyle yanıyor ki bacağını kırdığını sanıyor, ama sadece bileğinin incinmiş olduğunu anlayınca rahatlıyor. Ama yine de ayağı onu yavaşlatacak. Düştüğü yerden kalkıp çalıların arasından çıkmaya çalışıyor ama her yerde bu çalılardan oluşmuş çitler var, çıkmasının imkânı yok gibi. Rastgele bir yer seçerek, labirent gibi çalıların arasından çıkmaya çalışıyor. Sonra da çalılar onun boyunu öyle aşıyor ki evi göremez oluyor. Sonra aynı yerden en az üç kere geçtiğine emin olunca, durup bir şekilde çıkış yolu düşünmeye başlıyor. Tam o sırada Dimitri’nin “roza” diye seslendiğini duyuyor, donup kalıyor. Galina ve diğerleri ile yaptığı savaştan canlı çıktığı için. Dimitri konuşmaya devam ediyor, “orda olduğunu biliyorum, kokunu alabiliyorum” diye. Ama aslında, Rose onun blöf yaptığını düşünüyor çünkü Rose’un strigoilere yakınken hissettiği bulantı hissi hala yok ve o kadar çiçeğin yanında onun kokusunun duyulması imkânsız. Sonra sessizce çıkış aramaya devam ederken içinden Tanrı’yla konuşuyor,öyle komik “Evet, Tanrım, bugün beni kurtar, kiliseye düzenli olarak gideceğim. Yani bugün beni bir avuç strigoiyle yakaladın, iki kilitli kapı arasına sıkıştırma planım işe yaramadı ve sıra sende. Beni buradan çıkar ve.. bilmem ki. Adrian’ın parasını fakirlere vereceğim. Vaftiz olacağım, rahibe olacağım.. Ah, hayır. Bu sonuncu olmaz.”

Dimitri konuşmaya devam ediyor, “eğer kendin teslim olursan seni öldürmeyeceğim. Sana borçluyum, Galina’nın icabına sen baktın ve beni grubun başına getirdin. Onun yerine geçmek, planımızda yoktu ama problem değil. Ama zaten, Nathan ve diğerlerini öldürdüğüm için kontrol edecek çok insan kalmadı. Bunu da düzeltebiliriz.” Rose şoka giriyor, o kadar strigoiyi tek başına öldürecek güce sahip olmasına. Sonra da hayatımın tek aşkı ölü yada diri çok güçlü. Üç strigoiyi tek başına öldürdü falan diye düşünüyor. Sonra kendine geliyor, böyle konuşurken bana yaklaşıyor ve çıkışı da biliyor diye. Yürümeye devam ediyor, Dimitri de konuşmaya devam ediyor. “bana saldırmana kızgın değilim, senin yerinde olsam bende yapardım. Hatta bu birlikte olmamız için bir neden daha” diyor. Tam bu sırada, Rose’un bütün zamanı boyunca çıkmaz bir yolda yürüdüğü ortaya çıkıyor. Rose ne yapacağını şaşırıyor. Dimitri de “hala çok tehlikelisin ama, eğer seni bulursam öldürmek zorundayım. Bunu istemesem bile, bu dünyada ikimizin de aynı anda yaşaması imkânsız görünüyor. Bana isteğinle gel, seni değiştireyim. Galina’nın imparatorluğunu birlikte yönetelim.”

Tam bu sırada Rose’un midesi yine bir garip bulanmaya başlıyor ve Rose, Dimitri’nin yakına geldiğini anlıyor. Hemen başka bir yola geçiyor. Dimitri’nin gerçekten çok yaklaştığını anlayınca çok panikliyor ama bir tane daha çıkmaz yol bitiyor, sonra kendini sakinleştirmeye çalışıyor. Dimitri de “diyelim ki buradan çıktın, nereye gideceksin? Hiçbir yerin ortasındayız.” Diyor ve Rose da korkuyor ama hemen kendini düzeltip, soluna bakıyor ve duvarları görüyor. Ters yöne gidip, döndüğünde çıkışı görüyor. Ama sevinemiyor bile çünkü Dimitri’ye çok daha yaklaştığını anlıyor. Çıkıştan dışarı bakarken Dimitri’nin haklı olduğunu anlıyor, hiçbir şey göremiyor etrafta çünkü. Ama sonra şehir ışıklarını görüp, yardım alabileceğini anlıyor. Sonra koşmaya başlıyor, çok hızlıca. Ama buna rağmen, şehrin miller ötesinde olduğunu görebiliyor. Bu sırada, bulantısı iyice artıyor. Dimitri’nin çok yakında ona yetişeceğini anlıyor. Ama arkaya bakmaya cesaret edemeden bir ormana dalıyor, onu saklar diye. Ama Dimitri bir strigoi, ondan saklanamayacağını biliyor. Koşuyor, bulantısı hafifleyince uzaklaştığını sanıyor ve sonra Dimitri bağırıyor “çok geç değil” diye. Rose sesin çok çok yakından geldiğini duyunca panikliyor. Durup onu arıyor ama karanlıkta ikisi de birbirini bulamıyor. Sonra o karanlığın orta yerinde Rose’un aklına Tasha ozera geliyor. Tasha bir keresinde ona “onlardan defalarca kaçıp kurtulabiliriz ya da onlarla bizim seçtiğimiz zaman ve yerde savaşabiliriz.” demişti. Rose da tavsiyen beni öldürecek mi tasha? diye düşünerek savaşmaya hazırlanıyor. Çalıların arkasına saklanıyor.

Bir süre sonra Dimitri geliyor, Rose’a seslenerek. Ama onu ağaçların arkasında arıyor, sonra Rose birden onun üstüne zıplıyor ve Dimitri onu çalıların arasında görmeyi beklemediği için şaşırıyor. Birlikte yere düşüyorlar ve Dimitri onu fırlatmaya çalışırken Rose da onu kazıklamaya çalışıyor. Bir süre boğuşuyorlar, Rose Dimitri’nin yanağını kazığıyla çizince Dimitri bağırıyor ama gücünü kaybetmiyor. Rose, önceden tahtayla kazıkladığı göğsüne bakıyor ama yara çoktan iyileşmiş. Dimitri ona kavganın ortasında “inanılmazsın” diyor gurur ve sinirle. Rose tamamen kalbe odaklandığı için cevap vermiyor ve sonunda da saplıyor ama Dimitri çok daha hızlı ve daha tamamen saplanmadan kazığı çıkartıp Rose’u fırlatıyor. Rose da kaçmaya başlıyor ama sonra ayağı sorun çıkarınca çığlık atarak yere düşüyor. Sonra kayalara çarpıyor ve suya düşüyor. Rose nereye düştüğüne bakınca, Novosibirsk’e akan Ob nehrine düştüğünü görüyor. Arkasını döndüğünde Dimitri’nin yolda durduğunu görüyor. Sonra bir gölge görüyor üstünde, bir köprü olduğunu anlıyor. Oraya tırmanmadan önce Dimitri’yi suyun içine çekmeye çalışıyor. Ama Dimitri yaklaşıp, o da köprüye doğru yüzerken köprünün çok yukarda olduğunu anlıyor. Yine de tırmanmaya kararlı. Sonra mide bulantısı geliyor ve bir el onu ceketinden yakalayıp köprüden uzaklaştırıyor. Rose hemen Dimitri’yle savaşmaya başlıyor ama o kadar ktöü durumdaki beceremiyor. Dimitri bağırıyor, “dur artık, kazanamazsın.” diye. Rose da geri bağırmaya başlıyor. “Öyleyse öldür beni. Eğer kendim teslim olmazsam öldürecektin, ah tahmin et ne var? Olmadım, olmayacağım. Üstesinden gel artık.” Dimitri de “Seni öldürmek çok şey istiyor, bu yeterli değil” diyor. Sonra Rose’u ısırmaya hazırlanıyor ve Rose neler olacağını düşünüyor. Bir şeyler düşünmeye çalışıyor veOksana’nın kötü aura ve hayaletleri uzak tutması için yaptığı yüzüğü çıkarıyor ve tam o sırada Dimitri onu ısırıyor. Bütün hayaletler geri dönüyor ve Dimitri Rose’u ısırırken onlar da birbirine bağlı olduğu için Dimitri’yi de etkiliyorlar. Hayaletler ölemeyen varlıklar ve Dimitri de bir ölü olduğu için, birbirlerinden nefret ediyorlar. Dimitri Rose’u bırakmak zorunda kalıyor ve Rose yüzüğünü alıp kaçıyor. Bu sırada, Dimitri hala hayaletlerle uğraşıp çok acı verici çığlıklar atıyor. Rose mahvolsa da geri dönmüyor, yoluna devam ediyor. Sonunda köprüye ulaşıyor

Rose köprüye ulaştığında, köprünün çok yüksek olduğunu görüyor ama savaşmaya kararlı. Bu yüzden hemen yüzüğü ve kazığı saklıyor, köprünün üstüne doğru tırmanmaya başlıyor ama yüzüğü çıkardığı için Dimitri’ye saldıran ruhlar onu da rahatsız etmeye başlıyor. Dimitri’ye yaptıkları gibi incitemiyorlar ama Rose korkudan deliye dönüyor ve aynı Mason’un hayaletini görürken olduğu gibi korkunç baş ağrıları çekmeye başlıyor.
Sonra Rose geriye bakıyor ve “muhteşem” bir şey gördüğünü düşünüyor. Dimitri hala ölmemiş, ona doğru yürüyor. Rose da onun bu halini anlatmak için “her adımıyla ölüm getiren gerçek bir tanrı” diyor. Ruhlar hala Dimitri’ye saldırıyor ama Dimitri’nin umurunda değil. Rose arkasını dönüp daha hızlı tırmanmaya çalışıyor. Sonra köprüye çıkmayı başarıyor ama o kadar güçsüz ki ayakta zor duruyor. Ve ruhlar da onu rahatsız etmeye devam edince yere düşüyor ve baş ağrısına tahammül etmeye çalışıyor.
Dimitri’ye baktığında hala yavaş yavaş geldiğini görüyor ve ayağa kalkmaya çalışıyor ama başaramıyor. Sonunda yüzüğü geri takmaya karar veriyor. Bütün vücudu yaprak gibi titriyor, hatta başı döndüğünden yüzüğü düşürdüğünü sanıyor. Sonunda yüzüğü takmayı başarıyor. Ama ruhlar hala orda..
Gözlerini kapatıp ruhlara gitmesini söylüyor, Mark’ın söylediklerini hatırlıyor. (Ölüyü çağırdığın zaman kolay kolay kurtulamazsın.) Sonunda bağırıyor “gidin” diye ve ruhlar teker teker kaybolmaya başlıyor. Böylece Rose, eski dikkati toplanmış haline geri dönüyor ama tam da beklediği gibi aşağı baktığında hayaletlerin Dimitri’yi de terk ettiğini görüyor. Bu yüzden Dimitri strigoi hızına kavuşuyor. Sonra “Kahretsin!” diyor ve ayağa kalkıyor. Dimitri hala çok hızlı değil ama ona yetişebilecek kadar hızlı. Dimitri ona ulaşıyor ve Rose’la karşı karşıya kalıyorlar. Rose artık güçlü ama yine de Dimitri kazandı diye düşünüyor.
Dimitri ona “bir başka gölgelerin-öpücüğü etkisi mi?” diyor ve Rose da “Evet ama görünüşe bakılırsa hayaletler strigoileri sevmiyorlar” diyor. Dimitri de ona “sen de onları pek seviyor gibi görünmüyorsun” diyor. Rose dikkatlice bir adım geriye gidiyor ve konuşmaya başlıyor. “Beni dönüştürmeyip, öldürmeye karar verdiğin kadar ileri gidebildim mi?” diyor. Dimitri gülümseyip, “Hayır. Gölgelerin-öpücüğü olmanın çok fazla özelliği var.. Seni dönüştürdüğümde kaybolacak olmaları ne acı.” diyor. Rose da hala planın bu olduğunu, Dimitri’nin onu sonsuza dek yanında tutacağını anlıyor. Ona “beni dönüştürmeyeceksin” diyor. Dimitri de “Rose, kazanabilmenin hiç yolu—“ diyince Rose “hayır” diyor. Hemen ardından köprünün korkuluklarına tırmanıp, bir bacağını aşağıya doğru uzatıyor.
Dimitri donup kalıyor, “Sen ne yapıyorsun?” diyor. Rose da “Sana söyledim, Strigoi olmaktansa ölmeyi tercih ederim. Senin gibi olmayacağım –ya da diğerleri gibi. Bunu istemiyorum. Sende istemiyordun.. bir zamanlar” diyor ve ağlamaya başlıyor. Sonra diğer bacağını da korkuluklardan aşağı uzatıyor ve aşağıya –akan suya bakıyor. Sonra Dimitri’yle kendi ilişkisini düşünüyor. Eğer suya çok hızlı dalarsa, kesinlikle ölecek. Yaşasa bile yüzecek kuvveti olmayacak. Suya –ölümüne bakarken Dimitri ile ilk defa yan yana oturdukları ana gidiyor… Strigoi olurlarsa birilerinin onları öldürmesini istediklerini söyledikleri zamana.. Dönüp Dimitri’ye bakınca kabul ediyor, ölümün bundan daha iyi olduğunu. Ve yine atlamaya hazırlanıyor.
Dimitri panik içerisinde “Rose, yapma” diyor. Eğer Rose’u suyun içinde kaybederse, tamamen onu kaybetmiş olacak. Strigoi yok, dönüşüm yok.. Rose atlarsa Dimitri ona ulaşana dek, çoktan ölmüş olacak. Sonra Dimitri “lütfen!” diye yalvarıyor. Rose’un kalbi sıkışıyor çünkü bu ses Dimitri’nin normal, insan sesine öyle yakın, öyle sıcak ki.. Rose’un aklına onu seven, sevdiği, ona inanan, canavar olmayan Dimitri geliyor. Ama Strigoi Dimitri ona iki adım yaklaşınca kendine geliyor ve Dimitri’yi duyuyor “Biz birlikte olmalıyız.” Rose da “neden?” diyor (Diğer özetlerde de Dimitri’nin ona hep “seni istiyorum” demesinden bahsetmiştim, dikkat etmenizi istediğim nokta buydu. Rose’a yanlış gelen şey..)
Dimitri de ona “Çünkü seni istiyorum.” diyor. Rose da “yanlış cevap” deyip suya atlıyor. Atlar atlamaz Dimitri inanılmaz bir hızla gelip onu tutuyor, köprünün korkuluklarına geri döndürüyor, Rose’un bacakları hala aşağıya doğru sallanıyor. Rose çırpınmaya başlayınca Dimitri “Benimle savaşmayı bırak!” diye bağırıyor. Rose’u tamamen tutabilmek için geri çekmeye çalışıyor. Rose “Bırak beni!” diye çığlık atıyor. Ama Dimitri çok güçlü olduğu için onu tamamen çekmeyi başarıyor.
Sonra Rose “aslında başından beri planladığım buydu. Kendimi bırakmadan önce gerçekten ölmeye çalışıyordum. Ayrıca biliyordum ki Dimitri aynen böyle bir hareket yapabilir. O çok hızlı ve güçlüydü. Zaten bu yüzden kazığımı sakladığım elimde tutuyordum” diyor içinden.
Sonra Dimitri’ye “Hep seni seveceğim” diyor ve kazığı kalbine saplıyor. Durduğu konumdan onu öldürebileceğine emin değil ama Dimitri’nin baskısı duruyor, gözleri Rose’a kilitleniyor ve gülümsüyor. “Söylemem gereken şey buydu.” onun son sözleri oluyor. Ve sonra Dimitri düşüyor

Dimitri suya düşerken az daha Rose da onunla düşüyor, kendini geri çekip dengesini sağlıyor Rose. Dimitri düştükten çok az bir süre sonra gözden kayboluyor. Rose daha dikkatli bakarsa görebilir mi diye düşünüyor ama bakmıyor.
Bulutlar ayın önüne geçip, etraf iyice karanlık olunca Rose az önce ne yaptığını gerçekten idrak edebiliyor. Ve o an, kendini Dimitri’nin arkasından nehre atmak istiyor çünkü yaşamaya devam etmenin hiçbir yolu yok. (Rose ve Dimitri olmazsa bende onun kadar üzüleceğim herhalde serinin sonunda) Sonra içinden bir ses “olmak zorundasın. Eski Dimitri senin yaşamaya devam etmeni isterdi. Eğer onu gerçekten seviyorsan, devam etmelisin.” diyor. Sonra korkuluklardan geri çekiliyor ve nasıl yapacağını bilmemesine rağmen yaşamak istediğini fark ediyor. Köprüden geçip toprağa basmak istiyor, oraya geçtiğinde de önünde iki seçenek olduğunu fark ediyor: Nehri mi yolu mu takip etmeli? İkisi de şehre doğru çıkıyor ancak Rose nehrin yanında daha fazla kalamıyor. Önce hayatta kalmak konusunda endişelen sonra nasıl yaşayacağınla diyor ve yolu takip etmeye karar veriyor.
Yol dümdüz ama Rose rahatça yürüyemiyor ve üzerine vuran ışıklar sürekli onda dinlenme isteği uyandırıyor. Yere çöküp, top gibi kıvrılarak hiçbir şey düşünmemek istiyor ama ışığa ulaşmak zorundayım diye düşünüp bunu komik buluyor. Sanki ölüme yakın bir tecrübe yaşamış gibi konuştum diyor ve sonra cidden sesli gülmeye başlıyor. Bütün bir akşam kendimi ölüm ve yaşam arasında buldum diye. Rose şehrin çok uzak olduğunu bir kez daha fark ediyor ve inanılmayacak kadar uzun bir mesafe yürüyor.
En sonunda sadece bir dakika ve sonra yürüyeceğim diye kendine söz vererek oturuyor. Çünkü eğer kalbini kaçırdıysa Dimitri her an sudan çıkıp gelebilir ya da Galina’nın grubundan hayatta kalanlar onun peşine düşebilir diye düşünüyor. Oturduktan bir dakika sonra ayağa kalkamıyor çünkü uyuya kalıyor –hiçbir şey hatırlamıyor, ne kadar oturduğuna dair hiçbir fikri yok. Uyandığında yanında bir araba yavaşlayıp duruyor, Rose da hemen ayağa kalkıp kendini hazırlıyor ama arabadan çıkan kişi strigoi değil. Yaşlı bir adam çıkıyor ve Rusça bir şeyler söylüyor ama Rose bir adım geri çekiliyor. Adam sonra arabanın içine doğru uzanıp bir şeyler söylüyor. Yaşlı bir kadın iniyor aşağıya, kadın Rose’a bakınca gözleri büyüyor, Rose’a şefkatle bakıyor. Sonra ona elini uzatıyor –Rose bunu evcil bir hayvan vahşi doğaya düştüğünde ona uzatılan el gibi algılıyor ve kadına birkaç saniye daha boş boş baktıktan sonra mor renkli ufku işaret edip “Novosibirsk” diyor, kadın nereyi gösterdiğine bakıp onaylıyor. Sonra Rose’a “Novosibirsk” deyip, arabayı işaret ediyor. Rose biraz uzunca düşünüyor ve sonra kadının kendisini arka koltuğa oturtmasına izin veriyor. Sonra kadın ceketini çıkarıp Rose’a sarıyor bu şekilde Rose yağmurdan sırılsıklam olduğunu fark ediyor. Rose dün geceden sonra tamamen dağılmış olduğunu düşünüyor. Arabalarını durdurmaları bile bir mucize diye içinden geçiriyor.
Adam yeniden arabayı çalıştırınca Rose’un aklına ilk defa, “ya seri katillerin arabasına bindiysem” diye geliyor ve sonra sanki dün gece durumum bundan farklıydı diye düşünüyor. Rose yeniden acının etkisi altına girmeden önce kadına Rusça “telefon” diyor. Kadın şaşırıyor, Rose da yanlış mı telaffuz ettim diye düşünürken kadın ona telefon uzatıyor. Rose ezberlediği numarayı tuşluyor, bir süre sonra bir kadın sesi cevap veriyor.
“Alo.”
“Sydney, ben Rose.”
(Sydney’i hatırlamayanlar için söylüyorum, kitabın en başında yer alan simyacı kız. Rose, kitabın başlarında uzunca bir zaman onla arkadaşlık etmişti, kız strigoi ve dhampirler hakkında her şeyi biliyordu. Onlara da güvenmiyordu, Rose’a ayrılırken “sırf senden hoşlanmam, karanlığın şeytani yaratığı olmadığını göstermez. Öylesin” demişti )
Sydney daha sonra Rose’u alması için Novosibirsk’e birini gönderiyor. Adam aileyle konuşmaya başlıyor ve hemen güvenlerini kazanıyor. Aile gülümsemeye başlıyor ve adamın güvenilir olduğuna karar verince Rose’u bırakıyorlar. Adam aile gider gitmez gülümsemeyi bırakıyor, Rose’la ne konuşuyor ne de ona gülümsüyor. (Simyacıların genel özelliği ne dhampirlere ne moroilere güveniyorlar –hatırlamayanlar mesajlarında söylerlerse biraz daha bahsedebilirim.) Adam Rose’a şöyle bir bakıp ona yürüyebilir misin diye soruyor. Rose da belli olmaz diyor ama adamın yardımıyla yürümeye başlıyor. En sonunda Rose kendisini şehrin içinde bir evde buluyor. Başka insanlar da var ama kimse onu umursamıyor. Sonra birileri ona yatak odası gösteriyor ve Rose kendini oraya fırlatıp uykuya dalıyor.
Uyandığında güneş ışığı odayı aydınlatıyor, konuşanlar var odada. Normal bir zamanda Dimitri, Tatiana yada Dr. Olendzki’yi görmek beni şaşırtmazdı ama karşımda durup bana bakan kişi Abe’ydi diyor Rose. Abe’ye baktığı an görüntü bulanıklaşıyor ve Rose Dimitri’yi kazıkladığı ana dönüyor. Onun “söylemem gereken şey buydu.” deyişini ve Rose’un Dimitri’den onu sevdiğini söylemesini istediğini anladığı anı hatırlıyor ve acaba beklesem söyler miydi diyor. Sonra da söylese önemi olur muydu diye soruyor kendi kendine. Sonra gerçekliğe dönüyor ve “Selamlar Zmey” diyor. Abe’nin orda olması onu şaşırtmıyor, Sydney’in onun hakkında söylediklerini hatırlıyor. “Uğraman ne hoş” diyor. Abe kafasını sallıyor ve pişmanlıkla gülümsüyor. “Sanırım karanlık köşelerde saklanıp başını belaya sokmakta beni geçtin. Senin Montana’ya döndüğünü sanıyordum” diyor. Rose da “Gelecek sefere, anlaşmalarına biraz daha detay eklediğine emin ol. Ya da beni kaldırıp, Amerika’ya dönüş için uçağa bindir.” diyor. O da “yapacağım aynen bu” diyor gülümserken. Rose da gülümsemesine rağmen şaka yapmadığını fark ediyor ve eve dönmenin artık hiç de kötü bir fikir olmadığını düşünüyor.
Sonra Mark ve Oksana içeri giriyor. Rose onların gelmesini beklemiyor ama memnun oluyor. Onlar da gülümsüyor, Rose da yatağın içinde doğruluyor ve hiçbir yeri acımayınca şaşırıyor. Oksana’ya dönüp “beni iyileştirdin.” diyor. Oksana da “evet ama tamamen değil, kalanını sen uyandıktan sonra yaparız diye düşündüm” diyor. Rose da “hayır, kendim iyileşirim” diyor ve Lissa onu iyileştirdiğinde nasıl Lissa’nın güçsüz kalışını hatırlıyor. Ve sonra Lissa’nın nasıl bir tehlike içinde olduğu aklına geliyor ve yataktan fırlıyor.

Rose Adrian’ı hava alanında görür ve ikisini de şaşırtarak koşarak Adrian’a sarılır...

R:Seni gördüğüme hiç bu kadar mutlu olmamıştım.
A:Rüyalar gerçek yaşamdaki kadar adil olamıyorlar,küçük dhampir. Harika görünüyorsun.
R:Ve sen….muhteşem görünüyorsun(Adrian’ın şık giyimini,göz rengiyle uyumlu atkısını ve tabiî ki bi kaç akşam önce yaşanan olaydan dolayı yüzündeki yumruk izini fark eder)
A:Yalancı
R:Lissa bu siyah gözünü iyileştiremedi mi?
A:Bu bir onur işareti. Beni daha erkekçe gösteriyor. Hadi senin bavullarını taşıyalım.
R: Niye seni gönderdiler? Ayıksın,değil mi?
A:Imm, yaşanan her şeyi ve senin öğrenimini tamamlamamış bir öğrenci olduğun düşünülürse,okulun sana karşı bir sorumluluğu yok. Yani onların seni alma gibi bir zorunlukluları yok. Diğer hiçbir arkadaşın kampusten ayrılamaz…ama ben? Ben özgür bir ruhum,takılırım. Bir araba kiraladım ve işte buradayım.
Avary,Simon la yaşanan olaylar üzerine muhabbet,bi nevi olay analizi. Çevirmeden geçiyorum,çevirsem bile olayın başı bilinmeyince pek bi anlam ifade etmeyecek. Sonra Rose Marktan bahsedince...

A: Huh. Senin başka bir ruh elementi kullanıcısı ve gölgenin öptüğü bulduğuna inanamıyorum.Bu samanlıkta iğne aramak gibi bir şey,gerçi bu tür şeyler senin başına hep gelir. Yaşadıklarının geri kalanını duymak için sabırsızlanıyorum.
R:Aslında o kadar da ilgi çekici değiller.
R:Gitmek zorundayım.
A:Anlıyorum.
R: Teşekkür ederim…beni almaya geldiğin için. Seni bırakmak zorunda olduğum için üzgünüm-
A:Beni bırakmıyorsun. Geri döneceksin,önemli olan bu. Uzun zamandır bu an için sabırsızlanıyorum -kısa bir süre daha dayanabilirim.
Rose bir an için Adrian’ın gözlerine bakar ve içini bi sıcaklık kaplar ve ona gülümser…

tamamiyle alıntıdır
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://vampiressuck.yetkinforum.com
inception
Co-Admin
Co-Admin
inception


Kadın Ikizler Keçi
Mesaj Sayısı : 484
Rep points : 7
Kayıt tarihi : 29/07/10
Yaş : 33
Nerden : Lala Land xD

Karakterler
Tip/Görünüş:
Blood Promise(özet-spoiler) Left_bar_bleue150/250Blood Promise(özet-spoiler) Empty_bar_bleue  (150/250)

Blood Promise(özet-spoiler) Empty
MesajKonu: Geri: Blood Promise(özet-spoiler)   Blood Promise(özet-spoiler) I_icon_minitimePaz Ağus. 08, 2010 10:58 am

Üşendim okumaya zpr
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://twitter.com/LadyLaLa__
 
Blood Promise(özet-spoiler)
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» True Blood
» Arch Enemy - I Am Legend&Out For Blood
» True Blood Vampirleri çırılçıplak

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Vampires Suck :: Vampir Serileri :: Vampire Academy-
Buraya geçin: